Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 16 Ekim'i Dünya Gıda Günü olarak kabul etti. Her yıl FAO tarafından belirlenen bir tema çerçevesinde yapılan Dünya Gıda Günü etkinliklerinde, gıda üretimi, tüketimi ve gıda güvencesine ilişkin konular gündeme taşınarak küresel anlamda büyük önem arz eden açlık ve açlıkla mücadeleye dikkat çekilmeye çalışılmaktadır. FAO bu yıl Dünya Gıda Günü temasını “ Beslenmenin Anahtarı Tarımsal Kooperatifler” olarak belirlemiştir.
Dünyada üretilen gıda maddeleri artan nüfusa yeterli olmamakta, her yedi kişiden biri yetersiz beslenmektedir. Bu gün dünya üzerinde yaşayan 1 milyar nüfus açlıkla bir o kadar insan ise dengesiz ve sınırsız gıda tüketimi yani obeziteyle karşı karşıyadır.
Hızla artan dünya nüfusu ve büyüyen açlık sorunu, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlayacak politikaların önemini arttırmıştır. 2050 yılına kadar 9 milyardan fazla insanın beslenmesi için gerekli ek gıdanın önemli bir bölümünün küçük toprak sahipleri tarafından üretilebileceğine dair geniş bir mutakabat söz konusudur. Tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılıkla uğraşan bu toprak sahiplerinin tarımsal üretimden vazgeçerek şehirlere göç etmesi engellenmeli, etkin bir örgütlülük içinde üretime katkıda bulunması sağlanmalıdır. Tarımsal kooperatifler, küçük ve atıl durumdaki topraklarda üretimin arttırılmasıyla dünyadaki açlık sorununun çözümünde anahtar rol üstlenmekle birlikte; tarladan sofraya güvenilir, sürdürülebilir ve izlenebilir gıda teminini de mümkün kılmaktadır. Bu nedenle kooperatiflerin, üretici örgütlerin ve diğer kırsal kuruluşların desteklenmesi ve bunlara yatırım yapılması gerekmektedir.
Dünyada yaşanan küresel krizler ülkemizde yıllardan beri var olan yetersiz ve dengesiz beslenme sorununu daha da artırmıştır. Bir toplumun gelişmişlik seviyesi fertlerinin tükettiği hayvansal gıdaların miktarı ile doğru orantılıdır. Ülkemizde tüketilen et, balık, süt, yumurta gibi değerli protein kaynakları miktarının gelişmiş ülke verileri ile karşılaştırıldığında çok geride olduğu görülecektir. Bu sebepten dolayı Türkiye’de 0-5 yaş grubu çocuklarda büyüme ve gelişme geriliği, demir yetersizliği anemisi, raşitizm; okul çağı çocuk ve gençlerde zayıflık ve şişmanlık, demir yetersizliği anemisi, vitamin yetersizlikleri, iyot yetersizliği hastalıkları, diş çürükleri; yetişkin kadınlarda zayıflık ve şişmanlık, demir yetersizliği anemisi, iyot yetersizliği hastalıkları, vitamin yetersizlikleri; yaşlılarda beslenmeye bağlı kronik hastalıklar sık görülmektedir.
Toplumunun beslenme durumunu ve sağlık durumunu düzeltmek ve geliştirmek hükümetlerin görevidir. Ülkemiz geniş coğrafyası, iklim özellikleri ve üç tarafındaki denizleri ile hayvansal üretim açısından önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen yanlış tercih yapılarak uygulanan tarım politikaları nedeniyle hayvansal üretim geliştirilememektedir.
Tarım Politikaları oluşturulurken halk sağlığı da göz önüne alınmalıdır. Gıda sanayi, sağlık sektörü işbirliği geliştirilmelidir. Ülkedeki beslenme sorunlarına çözüm getirilecek ürünler (düşük kalorili ürünler, zenginleştirilmiş ürünler) üretilmelidir. Hükümetler besinleri fiyatlandırırken, besinin insan sağlığı üzerine etkisini ve toplumun yeterli ve dengeli beslenmesindeki önemini de göz önüne almalıdırlar. Halkın beslenmesinde önem taşıyan besinlerin üretiminin teşvik edilmesi ve vergilendirilmede buna dikkat edilmesi
gereklidir. Gıdanın geleceği, ülke nüfusunun beslenmesi ulusal bir politika olmalı, bu bakımdan tümüyle yabancı işletmelere bırakılmamalıdır.
Tüm dünyanın omuz omuza olduğu, politikalar ürettiği ve açlığın bittiği bir dünya umuduyla “Dünya Gıda Gününüzü ” kutlarız.