

Bu durumda mahalli şirket kavramı kalkmıştır. Taşımacılık sektöründeki gelişim, internet, fuarlar, çok uluslu şirketlerin yayılımı, teknoloji transferlerinin hızı artık Dünyanın her hangi bir köyünde üretilen malların dünyanın başka bir köşesinde birkaç gün içinde satılması imkanını doğurmuştur.
Bu yeni durum ülkemiz için pek çok fırsatı barındırdığı gibi büyük tehditleri de içermektedir. Her şeyden önce pazarlarımıza giren yabancı işletmeler ve markaların çokluğu, düne kadar sorunsuz mal sattığımız yabancı ülkelere diğer ülkelerin fiyatları düşük tutarak girmesi, bizlerin de bu yeni duruma karşı stratejiler üretme zorunluluğumuzu getirmektedir.
Bu gün AB tarım uygulamalarında yeni ve etkili bir çiftlik politikasını gündeme getirmektedir. Bu kapsamda Doğrudan Gelir Desteği bundan böyle üretimle bağlantılı olmayacaktır. Ortak Tarım Politikası gereği doğrudan ödemelerden yararlanmak isteyenler, topraklarında iyi tarım uygulamaları yapmak, çevresel değerlere saygı göstermek durumunda kalacaklardır. Bu planda güçlendirilmiş kırsal kalkınma politikaları ile gıda kalitesi önlemleri, tüketici bilgilendirme faaliyetlerini taahhüt eden ve kalite planları adı altında üretim yapan üretici gruplarına destek sağlanmaktadır. Üye ülkeler, üreticilerine çevre, kamu, hayvan ve bitki sağlığı, hayvan refahı ve meslek güvenliği ile ilgili konularda AB mevzuatında yer alan standartlara uymaları için desteklenmelidir. Çiftlik danışma hizmetleri kullanan üreticilere yardım etmeye yönelik destekler, birlik sübvansiyonları için de yer almaktadır.
Tarıma dayalı sanayi, tarım ile sanayi sektörünün karşılıklı etkileşiminin gerçekleştiği, bütünleştiği ve bütünleşmesinin gerekli olduğu bir sanayi dalıdır. Tarıma dayalı sanayiler; ham maddesinin önemli bir bölümü tarım sektöründen alan ve tarımsal ham maddelere değişik hazırlama, işleme, muhafaza ve ambalajlama teknikleri uygulayan, bu biçimde nitelik yönünden daha üstün özellikteki ürünleri üreten ve imalat sanayi alt sektörü olarak tanımlanmaktadır.
Kırsal ve kentsel alanlarda yaşayanlar arasında sosyo-ekonomik ve kültürel farklılıkları azaltmak, kırsal nüfusun kentlere plansız göçünü hafifletmek üzere kırsal nüfusun bulunduğu yerde ya da yakında işlenen sanayi dallarından olan tarıma dayalı sanayi yaklaşımı, kırsal alanlar için öncelikli bir kalkınma sorunudur. Tarıma dayalı sanayinin ülkemiz ekonomisine tarımın ağırlıklı olduğu illerde ekonomi kadar sosyal boyutu da vardır. İstihdam, işsizlik, yoksulluk ve göç sorunlarının çözümü, çiftçilerin yarattıkları katma değerden sanayi yoluyla daha fazla pay alması ve bulunduğu-yaşadığı yerde mutlu olması gibi konular tarıma dayalı sanayilerin kırsal alan açısından sosyolojik boyutunu da ortaya koymaktadır. Bu nedenle de bu yöndeki girişimlerin maliyeti kamuya da ait olan sosyal politikalar düşüncesi içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Gelişmiş ekonomilerde sektörler arasındaki sıkı ilişkiler ve ekonomiyi oluşturan sektörleri birbirinden ayırmaksızın gelişmeye önem verdikleri görülmektedir.
Tarımsal işletmelerin; bilgi, emek ve sermaye yoğun yatırımlara ve yatırımcılara ihtiyaç vardır. Gerek AB’ye üye olmak gerekse Ülkemiz tarımının hedeflenen noktalara varması için en azından aşağıda bahsi geçen konularda çalışmalara ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Dünya Ticaret Örgütü anlaşmasının ön gördüğü yükümlülükler ile AB’ye tam üyelik sürecine girerken AB Ortak tarım Politikasında ve uluslararası ticaretteki gelişmeler çerçevesinde belirlenmelidir.
Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlardan hibe veya kredi olarak yardım alınmasına yönelik proje üreten çok yönlü, donanımlı ve yeterli birikimli personelce desteklenmiş proje ofisleri kurulmalıdır. Bir çok köyde bulunan tarımsal kooperatifler hazırlanacak bu tür projelerle entegre edilerek bir an önce aktif hale getirilmelidir.
Köy ve havza projeleri hazırlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
Ulusal ve uluslararası pazara yönelik, modern anlamda ve ekolojik bakış açısıyla şekillenmiş üretim modelleri ve tarımsal sanayinin kurularak özellikle tarım kesimindeki gizli işsizliğin en aza indirilmesine katkı sunacaktır.
Arz talep dengeleri dikkate alınarak üretim planlamaları yapılmalı ve uygulanmalıdır.
Üreticilerin katılımını ve sorumluluğunu esas alan ve doğrudan üreticilere finansman sağlayan Kırsal Kalkınma Projelerine ilişkin çalışmalar sürdürülmeli ve kırsal alanda tarımla ilgili tarım dışı sektörlere destek verilmelidir. Böylece kırsal sanayinin yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Tarımdan çekilecek nüfusa yeni istihdam imkanları yaratacak projeler geliştirilmelidir.
Büyük tarımsal işletmelerin kurulması yönünde kanuni ve hukuki acıdan zemin hazırlamalıdır.
Tüm bu gerçekler doğrultusunda ülkemiz ve bölgemiz ekonomisinin bel kemiğini oluşturan küçük ve orta ölçekli tarım ve sanayi işletmelerinin ayakta kalabilmesi ve uluslararası şirketlerle rekabet edebilmesi için küreselleşme, Dünya Ticaret Örgütü kararları ve Ortak Tarım Politikaları çerçevesinde yeni yaklaşımlar üretip daha sağlam pazar ağı oluşturmaları gerekmektedir. Ülkemizdeki ve bölgemizdeki küçük ve orta ölçekli tarım ve sanayi işletmelerinin gelişimi için markalaşma ve dış pazarlara açılma ve buralarda kalıcı olmak için bu iki büyük hedef stratejilerin merkezine koymalıdır.
Sonuç olarak Ülkemizde tarımın gelişmesine büyük katkı sağlayacak, çevre ve insan sağlığını ön plana alan, doğal kaynakları değerlendirmeyi, geri kalmış bölgelerin kalkınmalarını teşvik ederek, her türlü bitkisel ve hayvansal üretim ile tarıma dayalı sanayi yatırımlarını bu bölgelere çekmeyi hedefleyen Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerinin sayılarının artırılması sağlanmalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
ZMO Yönetim Kurulu Adına Şube Başkanı
Cemil PEHLEVAN
Haber Yorumları































